Cumartesi, Temmuz 08, 2006

Yaz tatili

Benim çocukluğumda yaz tatili; okulların kapanması ve hemen ardından anne ve kardeşlerle birlikte yazlığa gitmek demekti. Bütün yaz orada denize girilir, açık havada azılır , güneşten marsık gibi olunur ve şehre öyle dönülürdü. Baba da işlerinden fırsat buldukça bir kaç günlüğüne kaçardı. Annem için değişen bir şey pek olmazdı: Şehirde yaptığı ev işlerinin aynısına yazlıkta da devam ettiği için. Bu demek oluyor ki yazlığın keyfini hiç tartışmasız en iyi çocuklar çıkartırdı.

Bi de arsız misafirler. Allahtan bizim pek fazla yoktu. Bi tek küçük teyzem. İki çocuğuyla birlikte gelir, deniz suyuna alerjisi olduğu için denize girmez ama bütün gün verandada yatıp güneşlenir ve arada sırada " Sarıgüüüül, Engin'e (oğlu oluyor) söyle kıyıdan ayrılmasın", "Yaaaaseeemiiinn (bu da kızı), abinin sözünü dinle bakiyim" gibi seslenmelerle başta çocukları olmak üzere çevresindeki herkesi uzandığı yerden idare ederdi. Tabi bu durumdan annem de nasibini alırdı. Annem ablası olduğu için ona daha farklı ricalarda bulunurdu: "Ablacım, ayağım uyuşmuş yerimden kalkamıyorum (bahane!), şu benim çocukların karnını bi doyuruversen. öğle yemeğini atlamaya hiç alışkın değiller." ya da "Kızım yerimden kalkamam şimdi git söyle teyzene versin sana limonata" gibisinden ve asla sonu gelmeyen ricalar... Annem sinir olurdu.

Allahtan eniştem huysuz bir insandı da teyzem geldiği zaman pek fazla kalamaz en fazla 10 günde geri dönerdi. Şimdi düşünüyorum da öyle huysuz bir insana da teyzem gibi aşırı rahat birisi tahammül edebilirdi ancak. Kimbilir belki de bu kadar rahatlık teyzemin savunma mekanizmasıydı.

Neyse, gelelim bu günün tatil şartlarına. Öncelikle deniz kirliliği ve betonlaşma, yazlığı yazlık olmaktan çıkardı. Sonra çalışmaya başladım ve uzuuuun yaz tatilleri zaten hayal oldu.
Şimdi tatilden anladığımız; işten izin alınan bir hafta, güneyde bir yerlerde beş yıldızlı bir otele veya tatil köyüne yaptırılan rezarvasyon (Aşkım doğalı beri Ege'yi tercih ediyoruz; denizi daha az tuzlu, kumluk ve sığ olduğu için) , bir hafta öncesinden yapılan yanında götürülecekler listesi eşliğinde hazırlanan valizler (bu da Aşkım doğduktan sonra başladı, e her türlü hava durumuna uygun kıyafetler, bilimum deniz oyuncakları, olabilecek her türlü rahatsızlık için ilaçlar merhemler vb.), Sonrası rutin; sabah kalk açık büfede kahvaltı et, bol bol kremlen, Aşkım'la denize gir oyun oyna, arada bir şeyler atıştır, yine açık büfede yemek ye, Aşkım'ı kandır öğle uykusuna yat, kalk tekrar denize gir, gel odaya duş al, yine bol bol kremlen, açık büfede akşam yemeği ye, çocuk diskosuna git, sonra tekrar dön odaya ve uyu. Tabii bütün tatil Aşkım'ın üzerine döndüğü için, şöyle bir keyifli yüzemeden, doya doya uyuyamadan, hangi akla hizmet yanında götürdüğün kitabı okuyamadan, ama bunun yanında, kızınla oynamaya, onunla koyun koyuna uyumaya kumdan kaleler yapmaya doymuş olarak eve geri dönüyorsun.

Ve tabi hemen işe başlıyorsun.

Ve tatil damağında kalan tek kişi sen olmadığın için bir iki gün sonra küçük hanım başlıyor sormaya "Anne bi daa tatile ne zaman gitcez?"

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home